9 Kasım 2014 Pazar

AH ZAVALLI ÜLKEM

 Türkiye'nin yıldızı çok uzun yıllardan beri tiyatroyla barışmadı. Senelerce gizlice tiyatrolar oynandı. Ünlü yazarların bir çok tiyatro eserleri baskılara sıkışıp kaldı.Çağdaşlaşan dünya dedik teknoloji dedik bu seferde gelen yeni nesil telefonlara, internete ,sosyal ağlara sıkışıp kaldık. İnternet üstünden hayranlıkla takip edilenler ne yazık ki tiyatrocular,yazarlar değil hayatını amaçsızca pahalı mağazalardan alışveriş yaparak geçiren moda ikonları oldu.Üstüne bir de yetmezmiş gibi halk olarak 'tiyatro' diye adlandırdığımız amacı para olan pek çok televizyon programlarını ekranda görmeye başladık. Sıkı sıkıya takip ettik, belaltı esprilere güldük. Büyük hayranı olmaya başladık ve böylelikle tam bir tiyatro sever olduk. Ama hiç bir zaman tozlu sahnelere gidip, iki saat telefonumuzdan ayrı kalarak sahneye bakamadık. Tozlu derken sakın ha kirlilikten,temizlikten bahsetmiyorum. Öyle olsa yine iyi. Bahsettiğim ilgisizliğin tozu. Günü geldi arkadaşlarımızla son magazin haberlerini takip ettik,şarkıcıların en son ne giydiğini,kim için neler dediğini arkadaşlarımızla münakaşa ettik,son çıkan telefon modellerinin özelliklerini ezbere saydık. Ama ne yazık ki hiç bir zaman tiyatrocularımızı bu kadar iyi bilemedik. En sevdiğin tiyatro oyuncusu kimdir?! sorusuna edebi yönü olmayan bir filmde oynayan bir şarkıcıyı söyledik. ne yazık bize! Çocuklarımızı eğitemedik. onlara bu sevgiyi aşılayamadık,tiyatro okumak isteyen öğrencilere aile baskısı uyguladık. Onlara ancak 'adam olmanın' para getiren bir meslek sahibi olma ile olacağını anlattık. Ne yazık bize! Para demişken... İstanbul gibi bir metropol de her gün bir çok tiyatro sahnesi maddi sıkıntılar yaşamakta. Çünkü maddi ve manevi verilen emeğin karşılığı maddi alınamadığı gibi maneviyat olarak da alınamıyor. Lafı da gelmişken değinmek isterim ki 2014 gibi bir yılda sanata sansür uyguluyoruz. Devletimizin uygun görmediği tiyatro oyunlarını oynamıyoruz. Shakespeare sinirlendirmiş olmalı devlet büyüklerini. Macbeth gibi bir oyunu sergiletmiyor ve buna susuyoruz. Otobüs sıranızda önünüze geçen insana hakaretlerin en büyüğünü ederken,hakkımı yiyor diye bağrınırken, sanat hakkımızı yediklerini farkına bile varmıyoruz. Ne yazık bize!  Tiyatro kültürdür halkım,tiyatroya gereken ilgiyi gösterin.  Macbeth"in bir bölümündeki gibi...

 Ah zavallı ülkem! Kendini tanımaktan adeta korkuyor. Ona anamız değil ancak mezarımız denir: Orada her şeyden habersiz olanlardan başka gülümseyen yok; orada ahlar, iniltiler, göğü yırtan ağlayışlar sürüp gidiyor, duyan yok, fark edilmiyor bile. Büyük üzüntüler günlük kaygılar olmuş; ölüm çanı çalarken kime diye soran pek olmuyor; iyi insanların ömrü başlarındaki çiçeklerden önce geçiyor, çiçekler solmadan onlar ölüyor.

1 yorum: