11 Haziran 2014 Çarşamba

bu gece


sandalyeye oturdum.önüm de bu sayfa açık. ve yarım saattir yazıp yazıp siliyorum. arada olur böyle. çok şey yazmak istersin ama yazamazsın. nedendir bilmiyorum. bazen sadece sevdiğin şarkıları arka arkaya oynatmak bir yere kıvrılmak ve hiç bir şey yapmadan öylece durarak düşünmek istiyor insan. sanırım bugün bunu yapmam gerekiyor. sevdiğim üç-beş şarkıyı açıp hatırlamam gerekenler var. kelimelerimden özür diliyorum ve zihnimden de.bu sefer şarkılara sığınıyorum. 

9 Haziran 2014 Pazartesi

öyle şişirme dudaklarını dayanamaz öperim...

Tam karşımdasın.
Aramızda bir metre bile yok.
 Ben sana dokunmak istiyorum ama bu seninle sevişmek kadar imkansız.
Sen elinde bir şeylerle uğraşıyorsun.
Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok.
Çünkü ben senden başka hiç bir şeyle ilgilenemiyordum.
Gülümsemek ilk defa bu kadar anlamlıydı.
Kalbim!
Kalbime bir şeyler oluyor.
Fazla çırpınıyor orada.
Elini alıp kalbime götürmek istedim.
Eline dokunmak mı?
İntihar olmalı.
Seni izlemekten alıkoyamıyorum kendimi.
Dudağında ki o ufak ben.
Kimsenin haberdar olmadığı.
İşte o ben olmalıyım.
Sana yakınım.
Dudaklarına yakınım.
Ama öpemeyecek kadar uzak.
Hiç bir arabanın ulaşamayacağı kadar uzağım bugün sana.
Hiç varılamayan bir adayım.
Ama buralarda bir yerlerdeyim.
Ben adayım sen deniz.
Her yanım sen.
Her yolum sana çıkıyor.
Bir gün o batacak içten içe kaybolacak.
Geriye tek kalan bu basit yazı olucak.
Ve sana bunu atacak kadar cesaretsiz bir kadın olarak öleceğim.
Ölmek mi?
İlk defa korkutucu geliyor kulağa.
Sana son kez sarılamadan ölmek.
Sana doyamadan ölmek.
Şimdi gelip sarılsan ölmeye hazırımdır.
Ama kollarından ayrılırsan korkum başlar.
En güzel şarkılarda ki hatırlanan en güzel adam,
Yanaklarında ellerimi gezdirmek vardı şimdi.
Yine sensiz Haziran.
Bugün her zaman ki gibiydi gülüşlerin,
Bir daha aşık olmak için ideal.
Ve sevdiğim gibiydi çenen.
Bunu en iyi sen bilirsin.
Bu yüzden işte...
Kirli sakalından öperim.

4 Haziran 2014 Çarşamba

Üstü beyaz branda örtülü ceset yatağımda

Dur! 
Gitme ,ıslanırsın.
Tanırım seni ,ıslandın diye özgür hissedersin kendini.
Saatlerce öyle dolanır etrafta üşütürsün.
Sonra konuşurken telefonda ciğerlerinin hırıltısını hissederim,çılgınca öksürürsün üzülürüm.
Gitme!
Gidersen sokağa atarım kendimi ,eve giresim gelmez ,duvarlar soğuk gelir ,yatak adeta çivili.
Yağmur diner rüzgar hiç geçmez olur.
Ben tedbirliyim ,üşümem ama içten içe titrerim.
Çünkü rüzgarlar parça parça koparır ruhunu ,getirir bana.
Bedenin de lazım.
Belinden kavrayıp sarıldım mı o belirgin bel kemiklerin değmeli kemiklerime.
Başka türlü sarılmanın anlamı olmaz.
Gitme! 
Perdeleri çekiyorum,aydınlığa kafa tutuyorum.
Yok anlamı manzaraların ,sen sabah geceliğinle perdeyi tutup denizlere bakıp gülmedikçe.
Yabancıyım artık evime.
Yatağım istemiyor beni ,kovmak için yer arıyor.
Yatak odası soğuk.
Adeta buz.
Orası benim morgum.
Gel ve teşhis et cansız bedenimi.

3 Haziran 2014 Salı

22:35 bunu yayınlamak için güzel bir saat!

22:26 yaşamak için mi ölmek için mi güzel bir saat? Vurulmayı istedim bu sabah. Bir kilise önünde. Bu sabah günahlarım artsın istedim. Kötülüklerin babası olmak istedim. Yoldan geçen birine sırf mutluluğunu bozmak için yumruk atmak istedim. Yok hakkı hiç birinin mutlu olmaya. Bu gece içip masaları dağıtmak istedim. Param varken hırsızlık yaptım. Utanma duygumı yendim.  Tatmadığım kötülük kalmamalı. Bir kadının yüreğine bıçak saplamalıyım. Kanlarını ellerime sürmeliyim. Güzel bir kadını kendime aşık edip her gece yatağında onu öldürüp sabaha diriltmeliyim. Ben kalpsiz bir adam olmalıyım. Ya o kilisenin önünde 7 kurşunla ölmeliyim. Ya da arkamda bir bardak bırakıp intihar etmeliyim. Kanlı bir katliama kurban gitmeliyim. Hangisi daha çok acı verir? Acı vereni seçmeliyim. Cesedimi yakın! Ben kötü bir adamım. Arkamdan ağlamayın,mezarımı kazmayın,cesedimi yok etmeyin. Ruhumu  yakın. Çünkü ben bu dünyaya yanmak için geldim.